Online-Bilgi Yardımı
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Online-Bilgi Yardımı

Online-Bilgi | Uzun Soluklu Paylaşım
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 TÜRK’ün Başını Eğdirmeyen Kahraman

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Teorim
Forum Admin
Teorim


Mesaj Sayısı : 540
Kayıt tarihi : 02/04/10
Nerden : Türkiye

TÜRK’ün Başını Eğdirmeyen Kahraman Empty
MesajKonu: TÜRK’ün Başını Eğdirmeyen Kahraman   TÜRK’ün Başını Eğdirmeyen Kahraman Icon_minitimeC.tesi Mayıs 22, 2010 3:13 pm

TÜRK’ün Başını Eğdirmeyen Kahraman

“Ben de herkes gibi doğdum ve büyüdüm.Doğuşumda bir ayrılık varsa Türk
oluşumdan ibarettir.” Bu sözler mahallede birdir oynayan çocukların
kendisini de çağırması üzerine kabul edip, eğilmeyen; “Ben eğilmem.
Üstümden böyle atlayabilirseniz atlayın.” Diyen tüm hayatı boyunca da
Türk’ün başını eğdirtmeyen ulu önder ******’e aittir.
Evet o hiçbir zaman Türk’ün başını eğdirmemiştir. Bunu da güçlü
karakteri, üstlerine bile sözünü geçirmesi, azimli ve kararlı olması,
her işini sağlama almaya çalışmasıyla başarmıştır.
Aşağıdaki yazı da Ata’sının doğumunun 125. yıl dönümünde , aynı Ata’sı
gibi kalbinde vatanına, milletine, bayrağına ve devletine derin bir
sevgi besleyen; Ata’sının yolundan gidip Türk ülküsünün gerçekleşmesi
için canla, başla çalışacak gerekirse zamanında bütün atalarının yaptığı
gibi canını feda edecek olan bir Türk kızının Ata’sına mektubudur.

“Ata’m;

Yaklaşık bir asır önce, İstanbul işgal altındayken , bazı İstanbullular
Türklüklerinden utanıp uyruklarını değiştirirken , işgalci subayların
yakın dostu olmak ayrıcalık sayılırken, Türkler Beyoğlu’nda yapılan
Yunan’ın İzmir’i işgali kutlamalarından dolayı utançlarından ve
öfkelerinden Beyoğlu’ndan geçemezken, herkesin eli kolu bağlıyken,
azınlıklar bizi arkamızdan vururken, önüne gelen devlet kurmaya
çalışırken, en milliyetçi aydınlar bile çaresizlikten Amerikan mandasını
kurtuluş olarak görmeye başlamışken, Anadolu’da halk perişan,
aç-susuzken, halk düşmana karşı kazma kürekle mücadele etmekten
yorulmuşken, İngiliz ajanları halkı kışkırtmaya, kandırmaya
çalışırlarken sen çıktın tüm dünyanın karşısına.
Tüm dünya asırlardan beri Türk yurdu olan Anadolu’yu paylaşmaya
çalışırken, sen “Dava yıkılmak üzere olan bir imparatorluktan, önce bir
Türk devleti çıkarmaktır.” diyerek yeni bir Türk devleti kurdun bu
topraklarda.
İstanbul’un işgali başlamadan önce, İngiliz gemilerinin İstanbul’u ateşe
tutmak üzere toplarını havaya diktiklerini gören Cafer elini yumruk
yapıp filoya doğru sıkmıştı. “Biz size gösteririz.” Demişti. Kuvay-ı
Milliye’nin temeliydi bu yumruk. Sen böyle kararlı bir milletin başına
geçmiştin işte.
Mili Mücadele sırasında, yaklaşan İngiliz ve Yunan birliklerine karşı,
askerlerine emir veren komutan: “Topları ateşe hazırlayın, sahte topları
da çıkarıp yerleştirin.” diyordu. Sahte toplar ise zifte boyanmış üç
uzun soba borusu ve bir çam gövdesinden ibaretti. Sen böyle fakir bir
milletin başına geçmiştin işte.

“Ordunun yiyeceğini, giyeceğini, silahını, cephanesini sonuna kadar
sağlamak için hepimiz günlük nafakamıza varıncaya kadar bütün
varlığımızı fedaya hazırız.”
Duydum ki Kemal’in askeri çıplakmış. Allah şahidimdir üzerimdekinden
başka çamaşırım yok. Çoraplarımı getirdim. Şimdi yıkadım temizdir. Aha
bunlar da çarıklarım.” Diyerek varını, yoğunu vatanının kurtuluşu için
feda edecek, böyle fedakar bir milletin başına gelmiştin işte.

“15. Tümen’in 38. Alayı’na doğru Yunan birliği harekete geçtiği sırada
ağır makineli tüfeklerden biri arıza yapmıştı. İğne mahfazasına
bakıldığında iğnenin kırıldığı anlaşılmıştı. Ama bir türlü iğine
çıkaracağı bulunamamıştı. Bir yandan da Yunan Birlikleri hızla
yaklaşıyordu. Mahfazayı yakalayan Abdurrahman Çavuş; dişleri, dudakları,
dili cayır cayır yanarak iğneyi çıkardı, kızgın iğne kovanını
dişlerinin arasında çevirerek yeni iğneyi taktı. Çevreye yanık kemik ve
et kokusu yayılmıştı. Abdurrahman Çavuş, can acısından ve heyacandan
bütün ciğerleriyle bağıra bağıra yakına gelmiş olan Yunan askerlerini
biçmeye başlamıştı.” Sen böyle kahraman bir milletin başına geçmiştin
işte.

Ali Fuat Paşa Çiçerin’e söylemiş:

“ ... Ankara-İstanbul arasında ki gizli telgraf haberleşmesini sağlayan
telgrafçıların parolası “zafer” dir. Askeri gereçler İstanbul’dan
İnebolu’daki askeri birime, gizlice ticari eşya ile sevk edilir. Bu
araçların teslim edileceği kapalı adres şöyledir. “Zafer
Ticarethanesi-İnebolu”.
Kağnıcı kadınlar yolda doğum yaparlarsa, çocuklarına “Zafer” adını
koyarlar. Zafere böylesine inanmış ve bağlanmış bir halkı yenmek mümkün
müdür?” Sen böylesine inanmış bir milletin başına geldin işte.
Bu millet önce Allah’a sonra inanmıştı. Ne zamandan beri bir kurtarıcı
arıyordu bu millet. O kurtarıcı ise; yüreği vatan, millet aşkıyla yanan
sendin.
Önce Allah’a sonra sana inanan; kararlı,fedakar, kahraman millet
kurtuldu sonunda. Kendi devletini kurdu bu millet sayende. Devletini
kurduktan sonra da sana inandı; sana güvendi. Senin millet aşkına ,
senin dehana, senin ilkelerine inandı.
Ama o günlerden bu günlere çok şey değişti Ata’m.

Senin milliyetçilik ilken vardı. “Diyarbakırlı, Vanlı, Erzurumlu,
Trabzonlu, İstanbullu, Trakyalı ve Makedonyalı hep bir ırkın evlatları,
hep aynı cevherin damarlarıdır.” Diyordun. Ya şimdi ... Senin
Milliyetçiliğine işlerine gelmeyenler ırkçılık diyorlar Ata’m.

Senin halkçılık ilken vardı. Hiçbir sınıfa, zümreye, ya da kesime
ayrıcalık tanınamazdı. Ya şimdi ... Parası olan, arkası kuvvetli olan,
dış güçlere yakın olan, kendi milli benliğini inkar eden ayrıcalıklı
sayılıyor.
Senin devletçilik ilken vardı. Devletin gelişmesi için, devlet güçlü
ekonomik temeller üzerine kurulmalıydı. Ya şimdi ... Satıla satıla
devletin elinde bir şey kalmadı Ata’m. Devletin malı deniz oldu.
Senin laiklik, cumhuriyetçilik ve inkılapçılık ilkelerin vardı. Herkes
kendine göre yorumladı bu ilkeleri. Birbirinden farklı bir çok tanım
dolayısıyla da anlaşmazlıklar çıktı ortaya.
******çülük vardı. Senin fikirlerini, düşüncelerini tam olarak
anlamayan kişiler ******çülüğün arkasına sığınmaya başladı.
******çülüğün içi boşaltıldı. Kurunun yanında yaş da yandı.
Kültürümüz, dilimiz yavaş yavaş bozulmaya başladı. Aydınlarımızın
bazıları Türk ve ****** düşmanlığını bir beceri saydı. Aynı Osmanlı’nın
son zamanındaki Ali Kemaller gibi.
Bütün bunlar yetmedi İstiklal Marşı’mızda ki “kahraman ırkıma”
kelimelerinin marşımızdan çıkarılması istendi, Türklüğe hakeret edildi.
Kurtuluş Savaşı’nda bile yaralı düşman askerleriyle kendi ekmeğini
paylaşan bir millete “soykırım” iftirası atıldı.

Ama senin kemiklerin sızlamasın Ata’m. Merak etme. Arkanda milyonlarca
“Biz doğrudan doğruya milletperveriz ve Türk Milliyetçisiyiz.” Sözüne
inanan genç var. Arkanda biz varız Ata’m. Senin ve bütün şehitlerinizin
emaneti olan bu eşsiz vatanı kimseye kaptırmayacağız, senin başını asla
eğdirtmediğin bu kahraman ve yüce Türk Milletinin başını biz de
eğdirtmeyeceğiz. Bayrağımız kıyamete kadar en yükseklerde dalgalanacak
inşallah. Müspet tüm alanlarda milletimizin ve devletimizin adı
duyulacak. Ahlaklı, faziletli, üstün karakterli nesiller yetiştireceğiz.

Allah ruhunu şad eylesin Ata’m.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
TÜRK’ün Başını Eğdirmeyen Kahraman
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» ******'ün Sözleri - Türk Ordusu - Türk Askeri - Vatan Savunması
» Türk 15 bin yıldır var
» ****** ve Türk Kadını
» ****** Ve Türk Ordusu
» ******'ün Türk tanımı

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Online-Bilgi Yardımı :: Kültür - Sanat - Tarih - Biyografi - Şiir :: ****** Köşesi-
Buraya geçin: