Sultan Murad-ı Hüdavendigar
SULTAN MÜRAD-I HÜDAVENDIGAR.. 2
Tahta
Çıkışı. 2
Rumeli'ye Yeniden Geçiş. 2
Edirne'nin Fethi
Kararlaştırıyor. 3
Pençik Usulünün Konması. 3
Filibe'nin
Fethi. 3
Meriç Zaferi Ve Biga'nın Fethi. 3
Fetihler
Zincirinin Devamı. 4
Hüdavendigâr Sultan Murad'ın Bir Kerameti. 5
Niş
Kalesinin Alınışı. 5
Padişah Düğünü. 6
Fetihlerin Devamı.
6
Harp Hiledir. 6
Nefise Sültan'ın Karamanoğlu Ali Bey'le
Düğünü. 7
Üzücü Olaylar Zinciri. 7
Ve Karamanoglü İsyanı.
7
Evranos «Bey'in Taltifi. 7
Bir Bozgun. 8
Kaleler
Fütuhatı. 8
Kosova Savaşı. 8
Sultan Mürad-I
Hüdavendigârın Hanımları Ve Çocuklar. 10
Sultan Hüidavendigâr'ın
Şehadeti. 10
Sultan Mürad-I Hüdavendıgar'ın Son Sözleri. 11
SULTAN
MÜRAD-I HÜDAVENDIGAR
Babası: Orhan Gazi
Annesi:
Nilüfer Hatun
Doğam Tarihi: 1326
Vefat Tarihi: 1389
Saltanat
Müd.: 1360-1389
Türbesi: Bursa'dadır.
Tahta
Çıkışı
H. 761/M. 1359 senesinde tahta cülus eden Sultan
Hüda-vendigâr Murad, babası Sultan Orhan Hazretlerinin şefkatinin ağır
basması sebebiyle hayatta kalabilmiştir. Fakat şefkatin ağır
basmasındaki hikmet, Cenab-ı Hakk'ın Âl-i Osman Hanedanına ve İslâm
milletine ilâhî bir lütfudur.
Gazi Süleyman Paşa, vefatına kadar
geçen zamanda tam bir veliahd, tahtın varisi bir kumandan ve devlet
adamı gibi yetişmişti. Bütün bu görevlere babasından sonra liyakat
göstereceğini ispat etmişti. O'nun bu muvaffakiyetlerini gözö-nünde
alan bir sultan, böyle bir velîahde sahib olduktan sonra, ona mesele
çıkarabilecek ikinci bir şehzadeyi yaşatmaz-di. Çünkü Nizam-ı Âlem, yani
bütün müslümanîarın selameti İçin, bir baba oğlunu feda edebilir, bir
ağabey küçük kardeşlerin aynı niyyet ve samimiyet için, bağırlarına taş
basıp onları celladın ilmiğine gönderebilirdi. İleride görülebileceği
gibi, bunu yapmayan sultanlar, kendileriyle beraber müslümanîarın da
ızdırab çekmesine sebeb olmuşlardır. Halbuki sultan odur ki, Hz. Ömer
gibi bütün meseleleri kendinin saysın, onları halletmek için nefsini ve
vücudunu seferber etsin. Kocakarının un torbasını sırtına vuran Halife
Ömer, yağ kabını da elinde taşımak isterdi. Kendisine yardım etmek
isteyen arkasına; «yüküme ortak olma, Ömer çeksin bu yükü» der gibi...
Sultanlar,
ızdırab ve çileye garkolsunlar, fakat ahaliyi sürür içinde, din-i
mübinde tutmayı bilmelidirler. Bunu yapabilen ve yapmaya çalışanlar
kazandı, yapamıyanlarsa heyhat!..
Gazi Süleyman Paşa'nın mübarek
ruhu cennet bahçelerine uçtuğu an; Sultan Orhan cennet-mekân küçük
şehzadeki Murad-ı Hüdavendigâr'ı öldür diyen tedbirli vezirlerini
dinlemediği için ne kadar sevinmişti... Herşeyin sahibi olan Allah'a
şükürler etti. Bazı kerametlerini ileride hayat safhası içinde
göreceğimiz Sultan Murat-ı Hüdavendigâr'a Cenab-ı Hakk, bir insanın
dünya imtihanında muvaffak olduğunun bütün alametlerini vermişti.
Osmanlı
Devletinin üçüncü padişahı olarak tahta çıkan Sultan Murad-ı
Hüdavendigâr, Rumeli fetihlerine kaldığı yerden devam etmek için, o
taraflara yürüdü ise de, Sultan Orhan'ın vefatını fırsat bilen
anadolu'dakİ Türkmen Beyleri, aralarında birleşerek hatta hristiyan
tekfurlarla haberleşerek, Osmanlı Ülkesi üzerine yürümeye karar
vermişlerdi.
Osmanlı Devleti istihbaratının en Önemli bölümünü
dervişler teşkil ediyordu. Tasavvuf ehline gösterilen büyük saygı,
dervişlerin daima Osmanlıdan yana olmalarını temin etmiştir. Şunu da
unutmamalı ki, bu saygı kuru bir gösteriş değil, gönül fatihlerine
girecek kapı bırakan bir kalp sahibi olmaktan geliyordu... İşte bu
dervişlerin kendilerine mahsus haberleşme sistemleri neticesinde
Anadolu'daki bu hazırlık, Sultan Murad'a ulaştı.
Sultan Murad,
alimlerini ve kumandanlarını toplayarak bir istişare meclisi kurdu.
Toplantının sonunda ulemadan fetva istedi. Çünkü karar; sefere
çıkmaktı.. Ulema da fetvasını şöyle verdi:
«Allah (c.c) uğrunda
gazaketmekte olan rnüslümana, din düşmanlarıyla birleşerek İslâm
şehirlerine hücum eden eşkıya ve münafıkların üzerine yürümek; din-i
İslâm'ın emridir.»
Sultan Murad, bu fetvayı aldıktan sonra,
20.000 askerle Ankara'ya yürüdü. «Kal'a-tül selasi!» denilen Ankara
Kalesini kuşattı. Muhasaraya dayanamıyan ahiler, karşı koymaktan
kalınca, teslim oldular. Tarih H. 762/M. 1360 yılını gösteriyordu. Bu
kalenin alınışı bütün Türkmenleri şaşırttığı gibi, Karamanoğluna ve ona
uyanlara da bir ders oldu.
Rumeli'ye Yeniden Geçiş
Sultan
Murad, Anadolu yakasının intizamını temin ettikten sonra, H. 763/M.
1361 yılında tekrar Rumeli yakasına geçip, merhum ağabeysi Süleyman
Paşa'nın kabrini ziyaret edip, türbenin yanında bir cami, fakirlere
yemek çıkaracak bir imaret ve gelen-geçenin istirahati için bir han
yaptırttı. Bu müesseselerin sıkıntısız yaşıyabiîmeleri için, gelir
getiren bir çok yerleri de vakfetti..
Sultan Murad, daha sonra
ordusuyla Çorlu üzerine yürüdü. Kısa bir direnme gösteren Çorlu
Muhafızı, bunu hayatıyla ödedi. Çorlu İslâm Ordusuna baş eğmişti...
Çorlu Kalesinin ayakta kalması bir fayda getirmeyeceğinden yerle bir
edildi. Yürüyüşe devam eden Sultan Murad, Bergus kalesini -bugünkü
Lüleburgaz'i-da kolaylıkla aldı.
Süleyman Paşa'nın vefatından
sonra Rumeli Ordularının başına bir kumandan tayin edilmemişti. Buna
mukabil Gazi Evranos Bey, Hacı İl Bey, düşmanın kalblerine saldıkları
korkularla, onları titretmeye kâfi geliyorlardı..
Meriç Nehri
kenarında bulunan Boğaz Kalesini fethetmesi emrini alan Hacı İl Bey,
İslâm Ordusunu aniden bastırmak isteyen Dimetoka Tekfurunun ordusuyla
karşılaştı. Çok kanlı geçen ve göğüs-göğüse yapılan savaşta zafer, İslâm
Ordusunda kaldı. Dimetoka Tekfuru ile askerlerini esir alan Hacı İl
Bey, onları önüne katarak Dimetoka kalesinin önüne geldi. Tekfurun
ailesi, kaleyi derhal islâm mücahidlerine teslim ettiler. Hacı İl Bey,
bu zaferi ganimetlerle beraber Sultan Mu-rad'a arz ederken, babasının
yadigarı kumandanlardan Evranos da Keşan Kalesini İslâm Kılıçları
önünde pes ettirmiş, İslâm bayrağını kalenin burcuna dikmişti. Padişahın
huzuruna yeni hizmetler için emir almaya gelmişti...