Sultan Orhan, Ağabeyi Alâaddin Bey'e Vezirlik Teklif Ediyor. 2
Alâaddin
Paşa'nın Vezirliği Kabol Etmesi. 2
İznik'in Alınması. 3
Şehzade
Süleyman Paşa'nın Seraskerliği. 3
Sultan Orhan Gazi Gemlik'in
Fethi. 3
Sultan Orhan'ın Bürsa'yı Başşehir Yapması. 3
Sultan
Orhan Ve Bizans. 3
Karesi Vilayetimin Alınışı. 4
Rumeli
Fetihleri. 4
Süleyman Paşa'nın Vefatı. 6
İslâm
Mücahidlerine. 6
Orhan Gâzi'nin Hanımları Ve Çocukları. 7
Sultan
Orhan'ın Vefatı. 7
Okuma Parçası:. 8
Şehzade Halil'in
Macerası. 8
SULTAN ORHAN GAZİ
Babası: Osman Gazi
Annesi:
Maüıûn Hatun.
Doğum Tarihi: 1281
Vefet Tarihi: 1360
Saltanat
Müd.: 1326-1360
Türbesi: Bursa' dadır.
Cennetmekân
Sultan Osman Gazi Hazretlerinin vefatı üzerine, H. 726 (M. 1326) yılı
Razamanınin 12'sinde Osmanlı Tahtına oturan Orhan Bey, uzun boylu,
güleryüzlü, kırmızıya yakın beyazlıktaki yüzü, geniş omuzlu, cesur,
mert, çalışkan ve âdil bir sultandı.
Tahta çıktığı zaman 46
yaşındaydı. Bu devreye kadar birçok muhaberelere komutan olarak
katılmış, gazi unvanını alacak kadar savaş meydanlarında kılıç sallamış
bir askerdi. Birçok anlaşmalar yapmış mükemmel bir diplomattı. Bunun da
ötesinde babasının kurduğu devletin, bir cihan devleti olacağına inanmış
bir oğuldu... Kendisine düşen; devraldığı bu büyük vazifeyi, daha ileri
noktalara ulaştırmak, aşiretten devlete geçen Osmanlının, devlet
müesseselerini derhal kurması gerektiğinin şuurundaydı...
Sultan
Orhan, Ağabeyi Alâaddin Bey'e Vezirlik Teklif Ediyor
Sultan
Osman Gazi Hazretlerinin, Şeyh Edebali'nin hizmetine vermiş olduğu
büyük oğlu Alâaddin Paşa, dedesi ve şeyhi Edebali'nin ilim pınarından
doya doya istifade etmiş ve tam bir gönül adamı olmuştu. Dünya hırs ve
saltanatından kat'iyyen hoşlanmazdı. Sultan Orhan, tahta geçmeden evvel,
ağabeyi Alâaddin Paşa'ya tahta geçmesine teklif etmişti. O, bu teklifi
red ettiği gibi, babasının mirasından kendisine isabet edenleri,
kardeşi Orhan Bey'e «bunlar sana lazımdır» diyerek feragat etmişti.
Sultan
Orhan, ağabeyinin ilim ve irfanını bildiği için, kendisinden istifade
etmek kasdıyla, hiç değilse baş vezirliği kabul etmesini istedi.
Alâaddin Paşa, bunu «geçici bir zaman için.-» şartıyla kabul etti.
Bütün
bunlar olurken, İzmit Osmanlılar tarafından feth edilmişti. İzmit çok
önemli bir yerdi. «İstikbal denizlerdedir.» Denizlere hakim olacak unsur
donanmadır. Donanmanın yapılacağı yer, tersanedir. İşte tersaneye çok
müsait olan coğrafî yapısı İzmit'in değerini ortaya koyuyordu.
Alâaddin
Paşa'nın Vezirliği Kabol Etmesi
İzmit'in fethini,
Bilecik'teki ikametgahında haber alan Alâaddin Paşa, kardeşi Sultan
Orhan'ı tebrik etmeğe gittiği zaman, başvezirlik teklifiyle
karşılaşmış, yukarıda yazdığımız gibi geçici bir zaman olmak kaydıyla
kabul etmişti.
Alâaddin Paşa'nm ilk işi; Orhan Bey adına para
bastırmak olmuştu. Çünkü İslâm ülkelerinde müstakıliğin alameti;
hutbede sultanın isminin okunması, ikincisi sultanın adına para
bastırmasıydı. Halbuki Sultan Osman Gazi, işlerinin çokluğu yüzünden
para bastıramadığı için, Osmanlı Ülkesinde Selçuklu parası
kullanılıyordu. Alâaddin Paşa H. 729 (M. 1330) senesinde Sultan Orhan
adına altın ve gümüş para bastırmıştı.
Para bastırma işini
halleden Alâaddin Paşa, askerlik sistemine yeniden bir nizam vermeyi
düşündü. Çünkü Osmanlı askerleri «Toplanın, savaş var!» diye haber
verildiği zaman çiftini-çubuğunu bırakır, kılıcını-yayını alır ve
toplanma yerine koşar gelirdi. Tabiî bunlar hep atlı asker olurdu. Yani
akıncı tipli süvari... Savaş, ne yalnız süvari ile yapılır, ne de
suva-risiz.. Ayrıca büyüyen -Osmanlı topraklan, bu haberleşme sistemiyle
ordunun, istenilen zamanda toplanmasını güçleştiriyordu. İslâm
rnücahidleri, fî sebililhah, îlây-ı kelimetullah
için sefere
koştuklarından, geride bıraktıkları uzayan savaşlar yüzünden, zor
durumlara düşüyorlardı. Bütün bunlar Alâ-addin Paşada, Osmanlı
Devletinin çekirdeği olacak devamlı bir ordu bulundurma fikrini doğurmuş
ve derhal çalışmalara başlayarak, Bilecik Kadısı Kara Halil'le
padişahın huzurunda müşavere ettiler. Görüşmelerden sonra kara sınıfının
kurulmasına karar verdiler ve ayrıca asker olacaklara ulufe denilen,
gündeliğine bir Osmanlı dirhemi maaş verilmesini kararlaştırdılar. Bu
askerler, maaşlarını harp zamanında alacaklar sulh zamanında maaş
almayacaklardı. Çünkü toprakJarında çiftçilikle, iş ve güçleriyle meşgul
olacaklar, buna mukabil vergi vermeyeceklerdi. Bu işleri düzenleme
vazifesi, Osmanlı Baş kadısı Kara Halil'e verilmişti. Kara Halil, gayet
titiz bir şekilde çalışarak, seçtiği mücahidlerin meydana getirdiği bu
askere «yaya» adını verdi. Onları idare edecek komuta zincirine onbaşı,
yüzbaşı, binbaşı unvanlarını verdi. Bu asker, çok kısa zamanda çoğaldı.
Fakat bir sınıf gibi teşekkül ettiklerinden sulh zamanında olsun, harp
zamanında olsun ahaliye zulüm yapmağa başladılar. Bunun üzerine bu
sistemi donduran Alâaddin Paşa ve Kara Halil, devşirme usulünü getirmeyi
kararlaştırdılar.. İlk elde kadılar ve valiler eliyle 1000 kadar
hristiyan çocuğu alıp, kışlalarda talim ve terbiye ederek
yetiştirdiler. Çocuklar askerlik çağına geldiklerinde padişah ordusuna
katılıp, kışlada kalmak şartıyla, günde üç akçe verilerek askerliğe
alınmış oldular. Ayrıca savaşlarda esir alınan çocuklar da aynı
muameleye tâbi tutularak yetiştirildiler. Zaten değil midir ki, her
insan îslâmı seçmemesine çevresi se-beb olur. İşte Osmanlı Devleti,
İslâm fıtratı üzere doğmuş bütün insanlar gibi bu çocuklara da İslâm
olma şansını veriyordu. Kimse zorla müslüman yapılmaz. İslâm'ın
emrettiği gibi yetiştirildiklerinden, İslâm'ın güzelliklerini
gördüklerinden kendiliklerinden müslüman oluyorlardı. Hatta bir günde
bin Rum'un müslüman olduğu söylenir.
İşte bu kurulan ordu,
dünyanın her tarafına İ'lây-ı kelimetullah için gitmişler, Şeriat-i
Muhammediye'yi oralara taşımışlardır. Bu ordunun adı; Yeniçeri
ordusuydu...
Alâaddin Paşa, devlet olmanın şartlarını yerine
getirdikten sonra, H. 733 (M. 1333) senesinde vezir-i azamlıktan
ayrılarak, kendi köşesine çekilmiştir.