Online-Bilgi Yardımı
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Online-Bilgi Yardımı

Online-Bilgi | Uzun Soluklu Paylaşım
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 ******'ün Askerlik Hayatı

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Teorim
Forum Admin
Teorim


Mesaj Sayısı : 540
Kayıt tarihi : 02/04/10
Nerden : Türkiye

Atatürk'ün Askerlik Hayatı Empty
MesajKonu: ******'ün Askerlik Hayatı   Atatürk'ün Askerlik Hayatı Icon_minitimeSalı Mayıs 18, 2010 6:51 pm

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Şam'da yer alan 5. Ordu'daki görevi, Mustafa
Kemal'e İmparatorluk sınırları içindeki aksaklıkları, hem devlet
yönetimindeki hem de ordudaki hata ve eksiklikleri daha yakından
görmesini sağladı. Bu zor durumdan kurtuluş ve çıkış yolları aramaya
başladı. 1906 yılının Ekim Ayı'nda bazı arkadaşlarıyla gizli olarak
Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'ni kurdu; cemiyetin Beyrut, Yafa ve Kudüs'te
örgütlenmesini gerçekleştirdi. Daha sonra Selanik'e giderek, burada
Vatan ve Hürriyet Cemiyeti'nin bir şubesini açtı ve tekrar Şam'a döndü.
Mustafa
Kemal 20 Haziran 1907 tarihinde Kolağası, yani günümüzdeki adıyla
kıdemli yüzbaşı oldu. 13 Ekim'de ise merkezi Manastır'da bulunan 3. Ordu
Karargahı'na atandı ve bu ordunun Selanik'teki bölümünde göreve
başladı. Ayrıca 22 Haziran 1908'de, 3. Ordu Karargahı'ndaki görevine ek
olarak Üsküp-Selanik demiryolu müfettişliği de kendisine verildi.
Mustafa
Kemal o günlerde Rumeli'de önemli bir faaliyet gösteren İttihat ve
Terakki Cemiyeti'ne katıldı. Bu cemiyetin o sıradaki başlıca hedefleri,
1876 Anayasası'nın tekrar yürürlüğe konmasını ve kapalı durumdaki
Meclis-i Mebusan'ın yeniden toplanmasını sağlamaktı. Nitekim Sultan
Abdülhamit'in onayıyla 23 Temmuz 1908 tarihinde ilan edilen II.
Meşrutiyet'te İttihat ve Terakki büyük bir rol oynadı.

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]

Kişiliğinde tamamen özgürlükçü bir yapıya
sahip olan Mustafa Kemal, Meşrutiyet'in ilanını olumlu, ancak yetersiz
bir gelişme olarak değerlendiriyordu. Hürriyetin tam anlamıyla
gelmesiyle ülkenin daha hızlı ilerleyeceği ve kalkınacağını savunuyor,
yönetimin gerçek sahiplerine, yani millete verilmesini istiyordu. İşte
bu noktada onun, İttihat ve Terakki Cemiyeti ile önemli bir fikir
ayrılığı ortaya çıktı. Çünkü İttihat ve Terakki Cemiyeti II.
Meşrutiyet'in ilanını yeterli buluyor, Mustafa Kemal'in inkılapçı
düşüncelerini kabul etmek istemiyordu. Bu şartlarda bile O, cemiyete
gerekli uyarıları yapmaktan çekinmedi.
13 Nisan 1909 tarihinde
İstanbul'da, 31 Mart Vakası olarak bilinen büyük bir ayaklanma patlak
verdi. Mustafa Kemal, işte bu olumsuz gelişme üzerine Rumeli'de kurulan
Hareket Ordusu'nun Kurmay Başkanlığına getirildi ve bu orduyla birlikte
19 Nisan 1909'da İstanbul'a geldi. Hareket Ordusu'nun İstanbul'a
gelişinin ardından yapılan açıklamayı kaleme aldı ve söz konusu isyanın
bastırılmasında etkili oldu. Ordunun kontrolü tamamen ele geçirmesinden
sonra Sultan Abdülhamit tahttan indirildi ve yerine Sultan Reşat
geçirildi. Mustafa Kemal, 16 Mayıs 1909'da tekrar Selanik'teki görevinin
başına geri döndü.
Mustafa Kemal'in Selanik'e dönüşü İttihat Terakki
Cemiyeti ile olan görüş ayrılığını daha da ön plana çıkarır. 22 Eylül
1909'da İttihat Terakki Kongresi'nde ordunun siyasete karışması ve bunun
doğuracağı muhtemel olumsuz sonuçlar üzerine bir konuşma yapar. İttihat
ve Terakki Cemiyeti'nin izlediği siyasetin yanlış olduğuna ve ülke
yararına olmadığına kanaat getirir. Tüm vaktini ordudaki görevine
ayırır.
Mustafa Kemal Selanik'teki görevini sürdürdüğü dönemde, Eylül
1910'da gözlemci sıfatıyla Fransa'daki Pikardi Manevraları'na
gönderildi. Daha önce önemini fark ederek aldığı Fransızca eğitimi
kendisine büyük kolaylık sağlamıştı. 1911'in Mart ayında ise,
Arnavutluk'ta çıkan isyanı bastırmak üzere oluşturulan Harbiye Nazırı
Mahmut Şevket Paşa'nın komutasındaki birlikte yer aldı. 3. Ordu
Karargahı'nın ardından sırasıyla 5. Kolordu Karargahı ve 38. Piyade
Alayı'nda görev aldı. Aslında bu görevler ile bazı çevreler Onu
yıpratmak, şevk ve heyecanını kırmak istiyorlardı. Diğer bir deyişle,
hedeflenen, Mustafa Kemal'in yükselmesini engellemekti. Fakat O, bütün
görevlerinde olduğu gibi, burada da başarılı oldu; çalışma
arkadaşlarının ve kumandanlarının takdirlerini topladı.
Vatan
sathında yapmış olduğu görevler Mustafa Kemal'in yenilikçi ve inkılapçı
düşüncelerini olgunlaştırmış ve etrafında birçok genç subayın
toplanmasını sağlamıştı. Fakat bu yeni yapılanma Osmanlı Devleti'nin
kimi kesimleri tarafından tehlikeli görülüyordu. Nitekim onun, 27 Eylül
1911 tarihinde İstanbul'da bulunan Genelkurmay Başkanlığına tayin
edilmesi, bu çarpık bakış açısının bir sonucu oldu. 1908
Meşrutiyeti'nden sonra bazı Osmanlı birliklerinin buradan ayrılması ve
askeri gücün zayıflamasını fırsat bilen İtalyanlar, 1911'in son
aylarında Trablusgarp'a saldırdılar. Mustafa Kemal bu gelişmenin
ardından Tobruk ve Derne Bölgeleri'nde gönüllü mahalli kuvvetlerin
başına, sonra Derne Komutanlığına atandı. 27 Kasım 1911 tarihinde
Binbaşılığa terfi etmesi de söz konusu dönem içinde gerçekleşti.
Mustafa
Kemal'in önderliğindeki Türk birliklerinin ve yerli halkın kahramanca
karşı koyması nedeniyle İtalyanlar ancak kıyıda tutunabilmişlerdi. Fakat
bu sırada Balkanlar'da başlayan karışıklık nedeniyle buradaki mücadele
sona erdi ve 15 Ekim 1912 tarihinde Uşi Barışı imzalandı. Bunun
sonucunda Osmanlı Devleti Afrika'daki son topraklarını da kaybetmiş
oldu.
1912 yılının Ekim ayında Balkan Harbi'nin başlaması üzerine
Mustafa Kemal, 24 Ekim 1912'de Trablusgarp'tan ayrılarak İstanbul'a
geldi. 21 Kasım 1912'de Gelibolu'da bulunan Bahr-i Sefid (Akdeniz)
Boğazı Kuvay-ı Mürettebesi Komutanlığı Harekât Şubesi Müdürlüğüne
atandı. Bu sırada Selanik düşmüş, Bulgar Ordusu Babaeski-Lüleburgaz
Savaşı'nı kazanarak Çatalca'ya kadar gelmişti. Osmanlı adeta Avrupa'dan
itilip Asya'ya sürülmek isteniyordu. İttihatçıların yönetimindeki
Osmanlı Hükümeti, 30 Mayıs 1913'de Midye-Enez hattını kabul etmek
zorunda kalmıştı. Osmanlı mirasını paylaşmada anlaşamayan Balkanlılar
Bulgaristan'a karşı savaşa tutuşmuşlardı. Bu sırada Türk Ordusu hemen
harekete geçti. Mustafa Kemal ise Bolayır Kolordusu Kurmay Başkanlığına
getirildi; Dimetoka ve Edirne'nin düşmandan geri alınmasında oldukça
emeği geçti.
Balkan Harbi'nin neticelenmesinden sonra 27 Ekim 1913
tarihinde Sofya Ataşemiliterliğine atandı; aynı zamanda Belgrad ve
Çetine Askeri Ataşeliği görevini de üstlendi.
Bu sıralarda 1 Ağustos
1914'te Almanya'nın Rusya'ya harp ilanı ile I. Dünya Savaşı başlamıştı.
Mustafa Kema1 gelişen siyasi ve askeri olayları büyük bir dikkatle
izlemekte; bir taraftan da görüş ve düşüncelerini Harbiye Nezaretine
bildirmekte idi. Ona göre: katılma zorunlu hale gelmedikçe Osmanlı
Devleti bu büyük savaşın dışında kalmalıydı. Ancak olayların süratle
gelişmesi 29 Ekim 1914'te Osmanlı Devletini de ister istemez İttifak
Devletleri yanında harbe girmek mecburiyetinde bıraktı. Mustafa Kema1 bu
gelişmeler üzerine Başkumandanlıktan kendisine faal bir hizmet istedi
ise de uzun süre bu isteği yerine getirilmedi. Nihayet ısrarı üzerine,
kendisini 20 Ocak 1915 tarihinde, Tekirdağ'da teşkil edilecek 19. Tümen
Komutanlığına tayin ettiler.

Gelibolu Yarımadasında
önemli olaylar oluyordu. İngiliz donanması 18 Mart 1915 günü Çanakkale
Boğazını geçmeye teşebbüs etti ise de kıyı topçusunun başarılı savunması
karşısında, muvaffak olamayarak ağır zayiat verdi. Donanması ile Boğazı
geçemeyen düşman, bu defa Gelibolu Yarımadasını çıkarma ile zorlamaya
karar verdi. Olaylar bu şekilde gelişirken, Genelkurmay Başkanlığı da 23
Mart 1915 tarihinde Gelibolu'da 5. Ordu kurulmasına karar vermiş,
Komutanlığına da Alman Generali Liman von Sanders'i atamıştı.


Liman von Sanders, muhtemel düşman taarruzuna karşı
kuvvetlerini üç gruba ayırarak planını yapmış; Mustafa Kemal'in başında
bulunduğu kuvvetleri ordu ihtiyatına almıştı. Mustafa Kemal bu plan
gereğince 18 Nisan 1915 günü Tümeniyle Bigalı'ya geçti.


Düşman birlikleri 25 Nisan 1915 günü Seddülbahir ve Arıburnu
bölgesinden ilk çıkarma hareketine başladı. Ancak çıkarma hareketi ilk
gün karşısında Mustafa Kemal'i buldu. Mustafa Kemal, çıkarmanın
başladığını görür görmez, kuvvetlerini süratle Bigalı'dan Conkbayırı'na
sevk etmişti. Arıburnu'ndan Conkbayırı'na ilerleyen İngiliz kuvvetleri, o
gün, Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen kuvvetlerinin taarruzu
ile geri çekilmeye mecbur edildi.

Conkbayırı
taarruzunda Türk askeri görülmemiş bir inanç ve cesaretle savaşıyor,
tarihin en büyük kahramanlık sahneleri sergileniyordu. Dâhi komutan,
kumandanlara verdiği emre şu cümleleri de ilâve etmişti: "Ben, size
taarruz emretmiyorum; ölmeyi emrediyorum! Biz ölünceye kadar geçecek
zaman zarfında yerimize başka kuvvetler ve kumandanlar geçebilir!"
Mustafa Kemal, Çanakkale Cephesindeki bu üstün başarıları üzerine 1
Haziran 1915'de Albaylığa terfi etti.

Düşman,
Çanakkale'de başarı sağlayamamasına, ilerleme gösterememesine rağmen,
yeni bir çıkarma yapmada kararlıydı. Ancak, Mustafa Kemal'in aldığı
önlemler sayesinde düşmanın bu taarruzu da gelişme imkânı bulamadı.
"Anafartalar Grubu Komutanlığı'na 8 Ağustos 1915 tarihinde Albay Mustafa
Kemal. getirildi. 9 Ağustos 1915 günü komutayı ele alan Mustafa Kemal
beklemeksizin aynı gün yaptığı taarruz ile ilerleyen İngiliz
kuvvetlerini tekrar çıkarma yaptıkları kıyılara itti. Aynı günün akşamı
Conkbayırı bölgesine geçerek buradaki kuvvetleri de 10 Ağustos 1915
sabahı taarruza geçirdi. Böylece düşmanın ilerlemesine imkân verilmemiş;
aksine tutunduğu mevzilerden tamamen çıkarılarak Anafartalar bölgesine
tam anlamıyla hâkim olunmuştu.

Mustafa Kemal, 25
Nisan 1915 taarruzunda olduğu gibi 9 ve 10 Ağustos taarruzlarında da
bizzat ateş hattında bulunmuş, ateş hattından emirler vermiş, bu
davranışı yanındaki subay ve erler için ifadesi imkânsız cesaret kaynağı
olmuştu. Conkbayırı'nda kalbini hedef alan bir kurşun, cebindeki saate
çarpıp geri döndüğünden mutlak bir ölümden kurtuldu. Bu muharebeler
esnasında gösterdiği kahramanlık, azim ve yüksek kumanda kudreti,
kendisine memleket içinde ve dışında büyük ün sağladı. Artık o,
"Anafartalar Kahramanı" olarak anılıyordu. Aylarca süren çıkarma ve
savaşlar sonucu ilerleme kaydedemeyen İngilizler; nihayet 1915 yılı
Aralık sonunda müttefikleriyle beraber Çanakkale'den çekildiler. Bu
savaşlarda İngilizler insan, araç ve gereç yönünden Türklerden şüphesiz
ki çok fazla idi; ancak onların unuttukları nokta, Türk askerinin
tarihsel kahramanlığı ve bu kahramanlığı yönlendiren Mustafa Kemal
faktörü idi.

Mustafa Kemal,10 Aralık 1915'te
"Anafartalar Grubu Komutanlığı"nı, Fevzi (Çakmak) Paşaya bırakarak
izinli olarak Çanakkale den ayrıldı; İstanbul a döndü.


Mustafa Kemal, 27 Ocak 1916'da karargâhı Edirne'de bulunan On altıncı
Kolordu Komutanlığına atandı. Kısa süre sonra bu Kolordunun aynı isimle
Diyarbakır'da kurulması kararı üzerine yine Kolordu Komutanı olarak 11
Mart 1916'da Diyarbakır-Bitlis-Muş Cephesine tayin edildi. Mustafa
Kemal, 26 Mart 1916'da Diyarbakır'a gelerek komutayı ele aldı.1 Nisan
1916 da Generalliğe yükseltildi. Diyarbakır'a gelişini takiben kısa bir
hazırlıktan sonra 3 Ağustos 1916 sabahı emrindeki kuvvetleri Bitlis ve
Muş yönünde taarruza geçirdi; Ruslarla iki tümenimiz arasında taarruz ve
karşı taarruz şeklinde şiddetli çarpışmalar oldu. Nihayet 8 Ağustos
1916 sabahı Muş, aynı günün akşamı Bitlis kuvvetlerimiz tarafından
düşman işgalinden kurtarıldı.

Şam ve Halep’teki kısa
süreli görevlerinden sonra 1917'de İstanbul'a geldi. Veliaht Vahdettin
Efendi'yle Almanya'ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu
seyahatten sonra hastalandı. Viyana ve Karlsbad'a giderek tedavi oldu.
15 Ağustos 1918'de Halep'e 7. Ordu Komutanı olarak döndü.

Mustafa
Kemal, bu cephede İngilizlere karşı başarılı müdafaa savaşları yaptı.
Takviyeli İngiliz kuvvetleri karşısında, O'nun maharet ve dirayeti
sayesinde, bu bölgedeki Türk Ordusu dağılmaktan kurtarılmış; büyük bir
düzen içinde Halep'e kadar çekilme başarısını göstermişti. Fakat I.
Dünya Savaşı Almanya ve müttefikleri aleyhine gelişiyordu. 29 Eylül 1918
tarihinde Bulgaristan savaştan çekilmiş, 4 Ekim 1918 tarihinde de
Almanya mütareke istemişti.Bu gelişmeler karşısında Mustafa Kemal Paşa
yetkili makamlara, askerî ve siyasî önerilerine devam etti ise de yine
kabul ettiremedi. Nihayet 30 Ekim 1918 tarihinde de Osmanlı Devleti,
itilâf devletleri ile Mondros Mütarekesi'ni imzalayarak l. Dünya
Savaşından çekildi.

Mustafa Kemal Paşa, Mondros
Mütarekesi'nin imza edildiği günün ertesi, 31 Ekim 1918 tarihinde
Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığına getirildi ise de artık yapacak bir
şey kalmamıştı. 7 Kasım 1918 tarihinde bu Grup Kumandanlığı'nın da
Padişah iradesiyle kaldırılması üzerine Adana'dan hareketle 13 Kasım
1918 günü İstanbul'a geldi. Artık Türkiye, mütareke şartlarını yaşıyordu
ve kendisi de Harbiye Nezareti emrine verilmiş bir Ordu Kumandanı idi.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
******'ün Askerlik Hayatı
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» AtatÜrkÜn dİnİ hayati neden saklaniyor?
» Mustafa Kemal Bedelli Askerlik Üzerine Düşünceleri
» ******'ün Hayatı
» ******ün Tabutunun Açıldığı Gün
» ATATÜRKÜN İLERİ GÖRÜŞLÜLÜĞÜ

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Online-Bilgi Yardımı :: Eğitim-Öğretim :: Tarih-
Buraya geçin: