Online-Bilgi Yardımı
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Online-Bilgi Yardımı

Online-Bilgi | Uzun Soluklu Paylaşım
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 TÜRK Devlet Kurucuları Olarak «Bilge Kağan'dan Mustafa Kemal ******'e

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Teorim
Forum Admin
Teorim


Mesaj Sayısı : 540
Kayıt tarihi : 02/04/10
Nerden : Türkiye

TÜRK Devlet Kurucuları Olarak «Bilge Kağan'dan Mustafa Kemal Atatürk'e Empty
MesajKonu: TÜRK Devlet Kurucuları Olarak «Bilge Kağan'dan Mustafa Kemal ******'e   TÜRK Devlet Kurucuları Olarak «Bilge Kağan'dan Mustafa Kemal Atatürk'e Icon_minitimeC.tesi Mayıs 22, 2010 3:09 pm

TÜRK Devlet
Kurucuları Olarak
«Bilge Kağan'dan
Mustafa Kemal ******'e»

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
"... ikisinde de eşsiz birer vatan ve millet
sevgisi, her ikisinde de o eşsiz kaynaktan aldıkları birer güç vardır."


Prof. Dr. Zeynep KORKMAZ
İSTANBUL,
16 Aralık 2008 Salı
1989
yılı, Altaistik ve özellikle Türkoloji açısından çok özel bir yıldır.
Bilindiği gibi, bundan 100 yıl önce N. Jadrintsev, Orhon Irmağının eski
mecrasında Köl Tigin ve Bilge Kağan Yazıtlarını bulmuştur. Yazıtların
bulunuşu ile üzerindeki kitabeleri okuma çalışmaları da başlamış ve
Danimarkalı dahî dilci V. Thomsen, yazıtların batı cephelerindeki Çince
metinlerden de yararlanarak 1893 yılında, Köktürk alfabe sistemini
çözmüş ve metinleri okumuştur. Bundan sonraki yıllarda, Türkologlar ve
bu alanla ilgili bilim adamları, başta bu iki büyük yazıt olmak üzere,
sayıları bugün 300'ü geçen irili ufaklı birçok kitabe metni üzerinde
çalışmalar ve yayınlar yapmışlardır. Hâlen de yapmaktadırlar.

Bu yazıtları metin olarak ilk defa bilim dünyasına sunan W. Badloff ve
V. Thomsen'den başlayarak, Türkiye'de ilk yayınlayan Necip Asım
(Yazuksuz)'dan Muharrem Ergin ve Talât Tekin'e kadar, alanın bilginleri
Köl Tigin ve Bilge Kağan kitabelerini "Orhun Abideleri" veya "Orhun
Yazıtları"
şeklinde adlandırmışlardır. Bu yazıtlar Köktürk devrine
ait mezar kitabeleri olduğu için, yayınlarda, "Köktürk Yazıtları"
olarak da adlandırılmıştır.

Bu yazıda konumuzu "Devlet Kurucuları Olarak Bilge Kağan'dan Mustafa
Kemal ******'e"


Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu M. Kemal ******'ün doğumunun 100.
yıldönümü dolayısıyla, 1981–1982 yıllarında onun eşsiz eseri büyük
Nutuk'unu bugünkü Türkçeye aktarırken, buradaki bir kısım görüşlerin bu
yıl bulunuşlarının 100. yıldönümünü kutlamakta olduğumuz Bilge Kağan ve
Köl Tigin kitabeleri ile büyük ölçüde öz ve ruh birliği içinde olduğunu
sezmiştim. Bu kanaatim, bu yıl yayma hazırladığım ve basılmakta olan
kaynak belgeler niteliğindeki ******'ün Türk dili ile ilgili görüş ve
yazılarını değerlendirirken daha da kuvvetlendi. Çünkü ******'ün daha
büyük Nutuk'unu yazmadan önce Türk tarihinin ve Türk dilinin çeşitli
yerli ve yabancı kaynakları yanında, özellikle Orhun Abidelerini N.
Asım'ın ve V. Thoms en'in yayınlarından da takip ettiğini ve Necip Asım
metnini birçok yerde çizerek veya bazı yerlerine "önemli" diyerek
çarpı (x) veya soru (?) işaretleri koyarak üzerinde düşündüğünü gördük.

Ayrıca Bilge Kağan'ın ağzından dile getirilen ve "Türk" adını
taşıyan ilk Türk devletinin yeniden kuruluşunu hazırlayan kurtuluş
mücadelesi ile Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunu hazırlayan İstiklâl
Savaşı arasında, tarihî şartlardan ve Türk milletinin kendi kültürel
özelliklerinden kaynaklanan benzerlikler yer almış bulunmaktadır. İki
büyük devletin kuruculuğunu veya önderliğini yapmış olan iki büyük
devlet adamının millete olan derin bağlılıklarından ve devlet
anlayışlarındaki inceliklerden gelen vasıfları dolayısıyla, milleti
yönlendirmedeki tutumları ve milletin geleceğini garanti altına alma
şartları bakımından göstermiş oldukları hassasiyet noktalarındaki
ortaklaşmalar Türk tarihi açısından derin bir anlam taşır.

Bu tespitler, bize, Türk devlet geleneğindeki devamlılığın 1250 yıl
öncesinden kaynaklanarak, nasıl bir zincir halinde bugüne kadar
uzanageldiğini gösterdi. Böylece, Bilge Kağan'ın millete hitabesi ile
******'ün büyük Nutuktu arasında mahiyetleri bakımından bir
karşılaştırma yapma gereğini duyduk.

Bilindiği gibi, tarihî akışın siyasal ve kültürel bir varlık olarak
şekillenip devam etmesinde türlü faktörler yer alır. Bu faktörler
arasında bir toplumun kendine has özellikleri ile topluma yon verme
durumunda olan liderler önemli birer yer tutar. Bunlar, milletçe
uğranmış olan felâketli dönemlerde ortaya çıkarak sahip oldukları
olağanüstü yeteneklerle, temsil ettikleri toplumları yönlendiren,
onları, müstakil birer devlet olma mutluluğuna eriştiren şahsiyetlerdir.
Ne var ki, bu üstün şahsiyetlerin milletlerine miras bıraktıkları
ülkenin ve devletin sonsuza kadar devam edebilmesi, ancak gelecek
nesillerin bu mirasın ne büyük millî fedakârlıklarla elde edildiklerini
bilmelerine ve onların, üzerine titredikleri değerlere bütün benlikleri
ile sarılıp sahip çıkabilmelerine bağlıdır. İşte bu sebeple, tarihin
yetiştirdiği bu müstesna kişiler arasında, geçirilen bu felâketli
dönemleri özlü birer anlatımla yazılı vesikalar halinde tarihe intikal
ettirip ölümsüzleştirenler vardır. Zira tarihi bilmeden bugünü anlamak
mümkün olmadığı gibi, gelecek üzerinde isabetli düşünceler ileri sürmek
de mümkün değildir. İşte bu uzak görüşlülüğün iki belirgin örneğini
veren üstün vasıflı devlet adamlarından biri Bilge Kağan diğeri de
Mustafa Kemal ******'tür.

Bilge Kağan da Mustafa Kemal ****** de yıkılmış ve istiklâllerini
kaybetmiş olan birer devleti, istiklâl savaşı safhasından geçirerek
yeniden kurma ve teşkilâtlandırma gibi çok ağır birer görevle karşı
karşıya kalmış olan önderlerdir. Her ikisi de kendi toplumlarını millet
iradesi, özgürlük kavramı ve demokrasi anlayışı içinde bilinçlendirme ve
yönlendirme gücüne sahip birer komutan, yüksek düzeyde birer devlet
adamıdır. Her ikisi de toplumlarının geleceğini karartabilecek
tehlikeleri görerek, onların yollarına ışık tutabilecek uzak görüşe
sahip devlet başkanlarıdır. Bunlardan Bilge Kağan, kardeşi büyük komutan
Köl-Tigin adına diktirdiği Köl-Tigin ve kendi adına ölümünden sonra
oğlu tarafından diktirilen Bilge Kağan Âbideleri ile; yok olma noktasına
gelmiş bir millete hayat iksiri sunmuş olan Mustafa Kemal ****** de
büyük Nutuk'u ile, Türk ve dünya tarihine milletlerinin geleceğini
asırlarca aydınlatabilecek değerde kaynak eserler bırakmışlardır.

M. S. 716–734 tarihleri arasında hükümdarlık eden Bilge Kağan'ın
ağzından taşa kazılmış olan Köl-Tigin ve Bilge Kağan yazıtları ile
******'ün eseri olan Nutuk aradaki büyük zaman farkına, sosyal ve
tarihî şartlardaki başlıklara rağmen taşıdıkları ortak özellikler
bakımından birbirleriyle karşılaştırıldığında, bu özellikleri şu
noktalarda toplamak mümkündür:


diye adlandırmamıza gelince:1. Kaynak Eser Olma Özelliği

Her iki tarihî dev eserin başta gelen ortak Özelliği, bunların birer ana
tarihî belge, birer kaynak eser olmasıdır. Ayrıca, bu eserler doğrudan
doğruya o tarihi yapmış olanlar tarafından ortaya konmuştur. Demek
oluyor ki, tarihi yapanlar ile yazanlar aynı şahsiyette birleşmişlerdir.
Bu durumun bir kaynak esere kazandıracağı değer hiç şüphe yok ki her
türlü ölçünün üzerindedir.


2. Her iki Türk Devletinin Yıkılış Sebepleri

Her ikisinde de devleti yıkılmaya, milleti esarete mahkûm eden sebepler
veciz bir dille hikâye edilmiştir.

Köl-Tigin ve Bilge Kağan Yazıtları!nda, devletin kuruluşu, düşmanların
zararsız hale getirilişi, güçlü kağanlar ve yüksek seviyedeki
yöneticiler elinde sınırlarının genişletilmesi ve güçlenmesi hikâye
edildikten sonra, gittikçe yeteneksiz, bilgisiz, güçsüz kağanların ve
devlet adamlarının başa geçmesi yüzünden, daha aradan bir asır bile
geçmeden bu güçlü devletin nasıl parçalanıp Çin boyunduruğuna düştüğü
anlatılıyor. Batma sebepleri arasında kağanların ve devlet yönetimini
elinde bulunduran yüksek dereceli memurların kötü kişiler olmaları bir
yana, Beyler ile halk arasındaki ilişkilerde, adaletin elden bırakılmış
olması, bunlardan yararlanan Çin İmparatorluğunun devletin içişlerine
karışması, uyguladığı hile, nifak ve bölücülük siyaseti ile,
yöneticilerle halkı birbirine düşürmesi gibi daha başka sebepler de
sıralanmıştır. Türk devletinin içyapısını perişan eden bu faktörler,
yavaş yavaş Türk beylerine, kendi Türk adlarım attırıp Çin ad ve
unvanlarım kullandıracak kadar millî bilinci köreltmiş ve felce
uğratmıştır. Böylece, devlet düzeni günden güne çığırından çıkmış ve
sonuç olarak Türk milleti bir gün kendini Çin boyunduruğu altında
buluvermiştir. Devletin iç ve dış yapısında uğradığı çöküntülerle, dost
görünüşlü düşman devletlerin müdahalelerinin bir millete nelere
malolduğunu göstermesi bakımından Osmanlı Devleti'nin son asırları ile
bir benzerlik gösteren bu genel durumu Bilge Kağan, Yazıtlarda şöyle
hikâye ediyor: Ünlü kağanlar gelip göçtükten sonra:

[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
"Osmanlı Devleti'nin dahil bulunduğu grup, Harb-i Umumi'de mağlup
olmuş, Osmanlı ordusu her tarafta zedelenmiş, şeraiti ağır bir
mütarekename imzalanmış. Büyük Harfin uzun seneleri zarfında, millet
fakir ve yorgun bir halde. Millet ve memleketi Harb-i Umumiye
sevkedenler, kendi hayatları endişesine düşerek memleketten firar
etmişler. Saltanat ve hilâfet mevkiini İssal eden Vahdettin, mütereddi
(soysuzlaşmış), şahsını ve yalnız tahtını temin edebileceğini
(koruyabileceğini) tahayyül ettiği denî (alçakça) tedbirler
araştırmakta. Damat Ferit Paşa'nın riyasetindeki kabine; âciz,
haysiyetsiz, cebin (ve korkak). Yalnız padişahın iradesine tâbi ve
onunla beraber kendilerini vikaye edebilecekleri (koruyabilecekleri)
herhangi bir vaziyete razı.

Ordunun elinden silâhları ve cephanesi alınmış ve alınmakta...

İtilâf Devletleri, mütareke ahkâmına riayete lüzum görmüyorlar.
Birer vesile ile, İtilâf donanmaları ve askerleri İstanbul'da, Adana
vilâyeti Fransızlar; Urla, Maraş Ayıntap, İngilizler tarafından işgal
edilmiş. Antalya ve Konya'da İtalyan kıtaat-ı askeriyesi; Merzifon ve
Samsun'da İngiliz askerleri bulunuyor. Her tarafta ecnebi zabit ve
memurları ve hususî adamları faaliyette. Nihayet, mebde-i kelâm (söz
başlangıcı) kabul ettiğimiz tarihten dört gün evvel, 15 Mayıs 1919'da
itilâf Devletlerinin muvafakatiyle Yunan ordusu İzmir'e ihraç ediliyor.

Bundan başka, memleketin her tarafında anasır-ı Hristiyaniye hafi,
celi, hususî emel ve maksatlarının temin-i istihsaline, devletin bir an
evvel çökmesine sarfı mesaî ediyorlar." 3.



İşte Köktürk Devleti'nin yıkılışını ve Çin boyunduruğu altına düşüşünü
tasvir eden tablo ile Osmanlı Devleti'nin nasıl parçalanıp taksim ve
işgal edilmiş olduğunu tasvir eden bu hazin tablo arasındaki benzerlik,
milleti yönlendirenlerin yetersizlikleri dolayısıyla, ülkedeki siyasî ve
sosyal dengenin bozulmasından ve millî şuurun felce uğramasından
kaynaklanan bir benzerliktir.

3. İstiklâl Savaşı Safhası:


Bundan sonraki devrede, her iki Türk devletinde de İstiklâl mücadelesine
geçiş safhaları ile karşılaşıyoruz. Yazıtlarda Çin boyunduruğunda geçen
50 yıllık felâketli dönem şu cümlelerle dile getirilmiştir :



Ne var ki, Çin hakimiyetindeki Türk halkının yavaş yavaş kendi benliğini
duyar olması ve bu boyunduruğa karşı şuurlu bir tepki göstermesi, onun
kurtuluşunu hazırlayan önemli bir faktör olmuştur. Yazıtlarda Türk
milletinin uyanışı şu cümlelerle dile getirilmiştir :



Son cümleden anlaşılacağı üzere bu şuurlu uyanış ve Türk halkının
yabancı boyunduruğuna karşı gösterdiği tepki, ne yazık ki, kurtuluşu
hemen gerçekleştirememiştir. Çünkü, bu ayaklanmaya önderlik edecek ve
kendilerine yön verecek güçte bir önder bulamamışlardır. Böylece, Çin
kağanı da Türk budununun kökünü kurutma siyasetini bir süre daha
yürütebilmiştir. Nihayet 681 yılında, Doğu Köktürk Devleti'niri
yıkılışından tam 51 yıl sonra, Kutlug'un dağınık durumdaki Türk
boylarının başına geçip onlara önderlik etmesi ile, Türk budununun
kurtuluş savaşı başlamıştır. Yazıtlarda hür bir devlet kurup memleketi
yeniden düzene sokabildiği için İlteriş yani cili derleyip toplayan
kimse" unvanı ile anılan Kutlug, bu işe 17 erle önayak olmuştur. İsyanı
duyan şehirdekiler ve dağdakiler bir araya gelmişler; mevcut, 17 kişiden
70'e, 70'den de 700'e yükselmiştir. 700 erle başlayan bu kurtuluş
hareketi, daha sonra güçlü ve imanlı bir savaşa dönüşmüş ve Türk
milletinin Çin boyunduruğundan kurtuluşunu hazırlamıştır. Yapılan
savaşlarda Türk askerlerinin düşman askeri karşısındaki manevî gücünü ve
inancını dile getirmek için İlteriş Kağan'ın askeri kurda, düşman
askeri de koyuna benzetilmiştir.

Yazıtlarda 2. Köktürk Kağanlığının kurucusu Kutlug'un, devleti yeniden
ihya edip canlandırması, Çinlileri ve öteki düşmanları yenebilmek için
47 defa asker sevkettiği ve 20 defa savaş açtığı anlatıyor. Tanrı güç
verdiği için devleti Türk töresine göre yeniden kurmuş olan Kutlug, öyle
büyük başarılar kazanmıştır ki, çevresindeki düşmanların dizlileri diz
çökmek, başlıları baş eğmek zorunda kalmıştır. Böylece, devleti yeniden
eski genişlik ve üstünlüğüne kavuşturmuştur. Devlet kurucusu İlteriş'in
bu başarıları daha sonra oğlu ve 2. halefi Bilge Kağan tarafından
heyecanlı bir dille şöyle anlatılmıştır:



Yukarıda Köktürk Devleti'nin ilk yıkılışını özetleyen paragrafta
belirtilmeğe çalışıldığı gibi, Köktürk Kağanlığı'nın yıkılışım
hazırlayan sebepler ile Osmanlı İmparatorluğu'nun I. Dünya Savaşı
sonundaki çöküşünü hazırlayan sebepler arasında genel çizgileri ile bir
benzerlik ve paralellik göze çarpmaktadır. Bunun gibi, Kutlug'un yiğit
ve azimli davranışı ile ******'ün dâhiyane davranışı arasında da
benzerlikler vardır. Bu bakımdan yıkılan bir devleti yarım yüzyıllık bir
esaretten sonra yemden dirilten devlet kurucusu Kutlug ile, yaşama
hakkı elinden alınmış ve memleketi düşman işgali altına düşmüş bir
milleti yeniden hayata kavuşturan devlet kurucusu ****** arasında
anlamlı bir yakınlık göze çarpar. Her ikisi de üstün nitelikte birer
önderdir. Her ikisi de yıkılan birer ülkeyi düşman elinden kurtararak
Türk milletini hür birer devlet durumuna getirmişler, onlara Türk Millî
ruhuna uygun birer yon vermişlerdir. Bu bakımdan güçlü birer asker,
güçlü birer devlet kurucusudurlar. Öyle bir rastlantıdır ki, Kutlug'un
Türk milletini Çin esaretinden kurtarma kararını vererek mücadeleye
atıldığı zamandaki şartlar ile ******'ün Samsun'a, çıktığı zamanki
şartlar arasında da bir yakınlık görülmektedir. Kutlug, yukarıda
belirtildiği üzere, kurtuluş hareketine yalnız 17 erle başlamıştır.
Bütün imkânsızlıklara rağmen, ****** de "Hâkimiyet-i milliyeye
müstenit, bilâ-kayd-u-şart müstakil yeni bir Türk devleti tesis etmek" 7
kararı ile ve "ya istiklâl ya ölüm" parolası ile milletin tek bir ferdi
olarak ortaya atılmıştır. Her ikisi de üstün yeteneklerinden gelen
özellikleri dolayısıyla, ortaya atılmak için içinde bulundukları
şartları ikinci plâna atmasını bilmişlerdir. Her ikisinde de eşsiz birer
vatan ve millet sevgisi, her ikisinde de o eşsiz kaynaktan aldıkları
birer güç vardır. İşte bu sebepledir ki, her ikisi de milletinin kötü
alın yazısını silerek ve milletleri ile bütünleşerek gelecek nesillerin
yollarını aydınlatıcı başarılar elde edebilmişlerdir.

Yukarıda belirtilen bu iki tablo arasındaki yakınlık ve benzer şartlar
altında girişilen büyük mücadelelerin uzandığı başarılı sonuçlar, bir
yandan yurt ve millet sevgisi ile beslenen üstün yetenek belirtileri,
bir yandan da millî ruhun, bu üstün yetenekli kişilerde sembolleşen
görüntüleridir. Yalnız şu farkla ki, İlteriş ve Bilge Kağan, o zamanki
din anlayışından kaynaklanan otorite ve hâkimiyet anlayışı dolayısıyla,
milleti yönlendirme gücünü Tanrıdan aldıklarını ifade etmektedirler. Bu
devlet anlayışına göre onlara İli yani ülkeyi veren Tanrıdır. Tanrı
milletin koruyucusu ve güç kaynağıdır. Bu bakımdan yazıtlarda sık sık:



gibi ifadelere rastlanır. Ancak, millet, yine devletin asıl sahibi ve
kurucusudur. Çin boyunduruğundan kurtulma mücadelesindeki şuurlanma
devresinde



sözleri de bu anlayışla açıklanabilir.

******'ün şahsiyetinde ve Nutuk'ta ise, artık devlet anlayışı tanı bir
olgunluk devresine ulaşmış, hâkimiyet ve güç kaynağı olarak "millet"
unsuru esas alınmıştır. ******, Nutuk'ta, memleketin ve milletin
kurtuluşu için ileri sürülen manda ve himaye gibi isabetsiz tedbirleri
özetledikten sonra, kendi görüş ve kararının yukarıda işaret edildiği
gibi, millî hakimiyete dayanan kayıtsız şartsız yeni bir Türk devleti
kurabilmek olduğunu ifade etmiştir. O, devlet felsefesi açısından bu
nokta üzerinde hassasiyetle durmuş ve boyîe bir devlet anlayışı, ******
ilkelerinin temel taşı durumuna gelmiştir.
[1] Gerçi. 2. Köktürk Devleti'nin kuruluşunu hazırlayan istiklâl
mücadelesi Bilge Kağan'ın babası İlteriş (Kutluğ) tarafından
başlatılmıştır. Fakat devletin tam olarak teşkilâtlanması ve asıl rayına
oturuşu Bilge Kağan zamanındadır. Kitabeler de onun tarafından veya
onun için diktirilmiştir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
TÜRK Devlet Kurucuları Olarak «Bilge Kağan'dan Mustafa Kemal ******'e
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» Mustafa Kemal ******/Türk Ordusu
» Mustafa Kemal’in seccadesi
» Mustafa Kemal ******
» Gazi Mustafa Kemal ****** ' ten bir kaç an
» Vahdettin'in Mustafa Kemal'e son sözü

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Online-Bilgi Yardımı :: Kültür - Sanat - Tarih - Biyografi - Şiir :: ****** Köşesi-
Buraya geçin: