Mustafa Kemal, Osmanlı paşası olarak padişah Vahdettin ile kaç kez
görüştü. Bizzat ******'ün hatıralarında bu görüşmeler nasıl anlatılıyor
ve Vahdettin'in son sözü ne idi?
Mustafa Kemal Paşa ile Osmanlı İmparatorluğu’nun son padişahı
Vahdettin
arasındaki ilişkiler hep tartışıla geldi.
Birbirlerini ne kadar tanıyorlar, kaç kez görüştüler, nasıl ayrıldılar…
Bu konularda hep spekülasyonlar yapıldı.
Daha ilkokul yıllarından başlayarak yapılan yanlış bilgilendirmeyi bir
kenara bırakıp,
******’ün kendi hatıralarında bu ilişkiler
anlatılıyor onları sizinle paylaşmak istiyorum.
Yakın çalışma arkadaşları, ****** ile ilgili pek çok hatırat kaleme
aldı. Ama
“******’ün gerçek hatıratı” diyebileceklerimizi
Falih
Rıfkı Atay kaleme aldı.
13 Mart 1926’da
Hakimiyet-i Milliye gazetesinde 32 gün süre ile
tefrika edilen hatıratı
Falih Rıfkı bizzat ******’ten dinleyerek
not aldı. Yazdıklarını ertesi gün ******’ün onayına sundu ve
düzeltmesi yapıldıktan sonra yayınladı.
******, hatıratını Cumhuriyet kurulduktan
sonra geçmişin nasıl hatırlanması gerektiğini yönlendirmek amacıyla
yazdı. Biraz da dönemin şartlarından geriye dönerek yapılan
değerlendirmeler idi bunlar.
***
Mustafa
Kemal Paşa’nın,
Veliaht Vahdettin ile ilk tanışması,
birlikte çıkacakları Almanya gezisi öncesine rastladı.
1917'de Suriye bozgunundan sonra
Mustafa Kemal, İstanbul’a
gelerek Pera Palas’a yerleşti. Bu sırada
Enver Paşa aracılığıyla
bir davet aldı. Davetin mahiyeti özetle şöyle idi:
“Alman İmparatoru, müttefiki Osmanlı İmparatoru Sultan Reşat’ı
karargahına davet ediyor. Zat-ı Şahane böyle bir seyahati yapamayacak
halde. Veliaht Vahdettin, padişah adına bu seyahati gerçekleştirecek.
Kendisinin refakatinde bulunmak ister misiniz?”Bu seyahatin kendisi için de önemli bir tecrübe olacağını düşünen
Mustafa
Kemal Paşa, daveti kabul etti ve seyahat öncesinde 13 Aralık
1917’de
Veliaht Vahdettin’i Vaniköy Köşkünde ziyaretine gitti.
Kendilerine ayrılan bir odada kabul edildi. Bir süre sessizlikten sonra
Vahdettin’in
ilk sözleri:
- Sizinle müşerref oldum, memnunum.Bir sür sessizlikten sonra devam etti:
- Sizinle seyahat edeceğiz değil mi?Mustafa Kemal, belirlenen tarihte kafileye dahil oldu ve Almanya
seyahati 15 Aralık’ta Sirkeci’den başladı. Daha yolculuğun ikinci
gününde
Mustafa Kemal’e
“Kılıç Mecidi” nişanı takdim
edildi.
Almanya seyahati boyunca
Veliaht Vahdettin ve
Mustafa Kemal
Paşa birbirlerini yakından tanıdılar.
Yaklaşık 3 hafta süren Almanya yolculuğu boyunca Alman İmparatoru
Kayzer
tarafından kabul edildiler.
[Resimleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]İmparatorluğun veliahtı ile birlikte savaşın cereyan
ettiği cephelere gittiler. Ülke ve dünya sorunları hakkında karşılıklı
görüş alışverişi yapabilecekleri uzun sohbetler yaptılar.
Gezi bittikten ve İstanbul’a döndükten sonra
Vahdettin tahta
geçinceye kadar ikilinin görüşmesi olmadı. Almanya’dan döndükten
yaklaşık 7 ay sonra
Sultan Reşat öldü ve aynı gün 4 Temmuz
1918’de
Mehmet Vahdettin, 36’ncı Osmanlı padişahı olarak tahta
geçti.
Umumi Harb’in sonlarında hükümdar olan
Vahdettin açısından, böyle
bir dönemde padişah olmak talihsizlikti. Müttefikler harbi kaybetmek
üzere idi. Nitekim, 30 Ekim’de mütarekenin imzalanması ile daha da zorlu
bir süreç başladı.
Ülkenin içinde bulunduğu duruma ve kurtuluş yollarına ilişkin görüşleri
olan
Mustafa Kemal Paşa, tedavi gördüğü Viyana dönüşünde (2
Ağustos 1917) yeni padişahtan görüşme talebinde bulundu.
Görüşme, Harp Okulu’ndan hocası da olan
Naci Paşa kılavuzluğunda 5
Ağustos’ta gerçekleşti.
Mustafa Kemal, padişaha son derece
önemli bir dönemde tahta geçtiğini hatırlatarak şunu söyledi:
- Seyahatimiz esnasında bütün fikirlerimi çok açık dille söylemiştim.
Bu dakikada aynı tarzda görüşmeme müsaade buyrulur mu?Aldığı cevap kısa ve net idi:
- Hay hayBu görüşmede
Mustafa Kemal Paşa, hükümdardan hemen
başkumandanlığı bizzat üstlenmesini, orduya sahip ve hakim olmasını
istedi. Ancak doğru kararların bundan sonra alınabileceğini söyledi.
İkinci görüşme, birinci görüşmeden sadece birkaç gün sonra 9 Ağustos’ta
oldu. Bu kez talep saraydan geldi.
Vahdettin,
Mustafa Kemal’i
İzzet Paşa ile birlikte kabul etti.
Mustafa Kemal Paşa’ya
göre bu
“neticesiz bir görüşme” idi.
Üçüncü görüşme, bir ayı biraz geçtikten sonra
Mustafa Kemal’in
iisteği üzerine gerçekleşti. Bu görüşmede padişah, İstanbul halkının
doyurulmasının önceliğinden söz etti.
16 Ağustos’taki dördüncü görüşme ise
Mustafa Kemal’in isteği
dışında gerçekleşti. Aralarında
Enver Paşa’nın da bulunduğu
askeri erkan ile sohbet sırasında padişahın kendisini beklediği haberi
geldi. Kabul, Dolmabahçe’deki Valide Camii’nin mahfilinde Cuma selamlığı
sırasında oldu.
Huzurda iki Alman generalinin bulunduğunu öğrenen
Mustafa Kemal,
onlar çıktıktan sonra görüşmek istediğini dile getirdi ise de kabul
görmedi. Alman generallerinin bulunduğu sırada görüşmenin gerçekleşmesi
gerektiği kendisine bildirildi.
Vahdettin, Alman generallere
Mustafa Kemal Paşa’yı,
“Çok
takdir ettiğim ve güvendiğim bir kumandan” diyerek takdim etti.
Sonrasında şöyle dedi:
- Sizi Suriye’ye kumandan tayin ettim. Oradaki durum önem kazanmış.
Sizden talebim, oraları düşman eline geçirmeyeceksiniz. Ancak, bu duydukları hoşuna gitmedi. Çıkışta
Enver Paşa’yı
mütebessim görünce, bu atamanın altında onun parmağı olduğunu düşündü ve
şöyle çıkıştı:
- Bravo tebrik ederim, muvaffak oldunuz. Beni oraya göndermekle güzel
bir intikam alıyorsunuz. Görenek dışı bir şey yaptınız. Bizzat
Padişah’a bana emir verdirdiniz.Daha sonra
Mustafa Kemal Paşa, değişik vesilelerle padişaha
görüşlerini iletti. Neler yapılması gerektiğini anlattı,
İzzet Paşa’nın
yeniden sadrazamlığa getirilmesini, kendisinin
Harbiye Nezareti’ne
(Savunma Bakanlığı) atanması talebinde bulundu.
Mustafa Kemal Paşa,
Tevfik Paşa kabinesinin güvenoyu
almaması için bizzat Meclis-i Mebusan’a gedirek kulisler yaptı. Gruplar
halinde milletvekilleri ile görüştü. Kendi lehlerine bir sonuç
beklerken, kabine büyük bir farkla güvenoyu aldı.
Büyük bir öfke ve hayal kırıklığı ile evine dönen
M. Kemal Paşa,
telefonla Yıldız Sarayını aradı ve padişah ile görüşmek istediğini
iletti.
M. Kemal,
“hemen” görüşmek istiyordu, randevu Cuma
selamlığı sonrasına verildi.
Cuma selamlığı sonrasında yapılan beşinci görüşme,
Mustafa Kemal’e
göre süre olarak
“çok uzun”, içerik olarak
“kısa” idi.
Sultan
Vahdettin hemen söze başladı:
- Ordunun kumandan ve subayları eminim ki seni çok severler. Onlardan
bana bir fenalık gelmeyeceğine bir teminat verir misin?- Ordunun aleyhinizde bir harekete giriştiğine dair bilgi ve hisleriniz
mi var, efendim?
- Ordu kumandanları ve subaylarının Zat-ı Şahanenizle karşı karşıya
gelmesi için bir sebep olabileceğini zannetmiyorum. Onun için, hiçbir
kötülük gelmeyeceği noktasında bana güvenin.- Yalnız bugünden bahsetmiyorum, bugünden ve yarından…
Görüşmenin sonunda padişah tekrar:
- Siz akıllı bir kumandansınız, arkadaşlarınızı aydınlatıp
yatıştıracağınızdan eminim.M. Kemal, ümitsiz ve üzgün bir şekilde huzurdan ayrıldı.
Son görüşme
M. Kemal’in Dokuzuncu Ordu Müfettişliği görevine
atanmasından sonra yola çıkmadan önce yapıldı.
Görevlendirmenin kapsamını
M. Kemal, Erkan-ı Harbiye-i Umumiye
İkinci Reisi (Genelkurmay İkinci Başkanı) Diyarbakırlı
Kazım Paşa ile
birlikte yaptı. Gerektiğinde doğrudan
“Sadrazam Paşa ile
görüşebilir” şerhi düşüldü. Gösterilen neden
“Samsun çevresinde
Türkler’in Rumlar’a saldırılarının önüne geçilmesi”ni sağlamaktı.
Yapılan yetkilendirmenin sınırı ise geniş tutuldu. Üçüncü ve dört
fırkalı olan Onbeşinci Kolordu müfettişlik emrine verildi.
“Tarih
Vesikaları” dergisinde yer alan belgeye göre, müfettişlik bölgesi
Trabzon, Erzurum, Sivas, Van, Erzincan, Samsun civarı olarak belirlendi.
Dahası, Bu görevlendirmeye sınırı olan Diyarbakır, Bitlis, Elazığ,
Ankara ve Kastamonu da gerektiğinde kendisine bağlanacaktı.
Burada araya girip bir soruyu akıllara getirmek istiyorum. Samsun
çevresindeki
"bir grup çapulcu”yu bastırmak için bu kadar geniş
yetkilendirmeye gerek var mıydı dersiniz?
Her ne ise…
M. Kemal, Samsun’a hareketinden önce bir kez daha (aynı zamanda
son defa) huzura kabul edildi. Davet bizzat padişah tarafından yapıldı.
Görüşme Yıldız Sarayı’nın ufak bir salonunda gerçekleşti.
M. Kemal’in
ifadesiyle,
“adeta diz dize denecek kadar yakın” oturularak
yapılan bir kabul idi bu.
Boğaz’dan Yıldız Sarayı’na doğru dönmüş işgal güçlerinin topları altında
gerçekleşen görüşmeyi
M. Kemal Paşa şöyle anlatıyor:
- Vahdettin, hiç unutmayacağım şu sözlerle konuşmaya başladı.
“Paşa
Paşa! Şimdiye kadar devlete çok hizmet ettin, bunların hepsi artık
kitaba girmiştir, tarihe geçmiştir." M. Kemal, konuşmanın devamını şöyle anlatıyor:
- “Bunları unutun!” dedi.
“Asıl şimdi yapacağın hizmet
hepsinden mühim olabilir. Paşa devleti kurarabilirsin!”Bunun üzerine şu cevabı verir:
- Merak buyurmayınız efendim. Demek istediklerinizi anladım. Emriniz
olursa hemen hareket edeceğim ve bana emir buyurduklarınızı bir an bile
unutmayacağım.Artık bir daha birbirini hiç görmeyecek şekilde yolları ayrılacak olan
iki ismin görüşmesi böyle bitti. Huzurdan ayrılırken, Padişah’ın son
sözleri şu oldu:
- Muvaffak ol!Kabulden çıktığında
Naci Paşa, elinde bir küçük kutu uzattı.
“Zat-ı
Şahane’nin ufak bir hatırası” dedi. Kapağının üzerine
Vahidettin isminin baş harfleri işlenmiş bir saat idi bu.
Paylaştığım bütün bu bilgileri
“muhalifler” yazmıyor. ******’ün
hatıralarını bizzat kaleme alan
Falih Rıfkı yazıyor. Tarihini ve
günlerini yukarıda yazdım. İsteyen, biraz da Osmanlıcası olan açıp
bakabilir.
Kısmet olursa bir gün de
Mustafa Kemal Paşa Samsun'a gizlice mi
gitti yoksa daha farklı mı idi. Onu yazmak istiyorum. Resmi tarihçilerin
yazdığı değil, yine bizzat
******'ün kendi hatıraları olarak o
tarihlerde
Hakimiyet-i Milliye'de çıkan yazılardan özetleyerek...
Ünal TANIK / Haber 7