Online-Bilgi Yardımı
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Online-Bilgi Yardımı

Online-Bilgi | Uzun Soluklu Paylaşım
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 ******’ün Beslenme Alışkanlığı (Yediği ve Sevdiği Yemekler)

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
Teorim
Forum Admin
Teorim


Mesaj Sayısı : 540
Kayıt tarihi : 02/04/10
Nerden : Türkiye

Atatürk’ün Beslenme Alışkanlığı (Yediği ve Sevdiği Yemekler) Empty
MesajKonu: ******’ün Beslenme Alışkanlığı (Yediği ve Sevdiği Yemekler)   Atatürk’ün Beslenme Alışkanlığı (Yediği ve Sevdiği Yemekler) Icon_minitimeCuma Mayıs 21, 2010 1:17 pm

******’ün
Beslenme Alışkanlığı (Yediği ve Sevdiği Yemekler)
[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
******’ün yemek kültürünü iki açıdan ele almak
olanaklıdır.
I. O’nun Sofrası.
II. Yediği ve sevdiği yemekler.

I. ******’ün Sofrası

Tarihin ilk çağlarından bu yana devlet başkanlarının çeşitli
mesleklerden kişilerle sofrada oturup tartışma geleneği yarattığını
biliriz. Eski Yunan’da ünlü filozof Eflatun, öğrencileriyle tarihe
“Diyaloglar” diye geçen tartışmalarını “Akademia”da yapardı. Burası,
Atina’da bir felsefe okulu durumuna getirdiği evinin bahçesi idi.
Eflatun’da tıpkı hocası Sokrates gibi burada öğrencileriyle günün
sorunlarını aklın ve bilimin ışığında tartışırdı. Böylece gerçeklere,
iyiye, güzele, doğruya varmanın yolları aranırdı.
İşte ******’ün sofrası da bu nitelikte bir sofra
idi.
Yakup Kadri Karaosmanoğlu bir yazısında şöyle der: “******’ün sofrasından hepimizin ruhunda ve dimağında nice
derin, tatlı ve ibret verici anılar, yaşama ve insanlığa dair, nice
değerli dersler kalmıştır.”
******’ün sofradaki sözleri, felsefesi, yol
göstericiliği, fıkraları, vecizeleri gerçekten bir hazine idi. Bu
sofrada esen hava sevgi, vefa ve arkadaşlıktı. Burada ilim, sanat,
kültür, nesnel görüşler, gerçeklikler, idealler yer alırdı. Ülke
sorunları, geleceği, çözüm biçimleri aranırdı. Gönül sohbet ister, kahve
bahane şiirinde olduğu gibi, M. Kemal için de amaç, tartışmalardı,
iyiyi doğruyu bulmaktı. Akıla yol açmaktı. Sofra ve içki ise bir araçtı.
Gece yemekleri bazen müzikli oluyor, çeşitli sanatçılar konser
veriyordu.
Karatahta, tebeşir, silgi ve kütüphaneden gelen
kitaplar, sofranın bir parçası idi.
II. Beslenme Alışkanlıkları ve
Sevdiği Yemekler
******, boğazına düşkün, çok yiyen bir insan
değildi. Kendisi bir konuşmasında ziyafetlerde çok yemek yenmesini
tasarrufa aykırı bulduğunu ve sağlığa zararlı olduğunu söylemiştir.
Sabah kahvaltısında; çay, kahve içiyor, fazla bir şey yemiyordu. Soğuk
ayranla, bir dilim ekmek yerdi. Bazen bir kâse yoğurt yer, sonra sütlü
kahve içerdi.
Öğle yemeği: Bir iki dilim ekmek yerdi. Etsiz kuru fasulye, pilav
çok sevdiği yemekti. Kuru fasulyeye, “yağlı fasulye” derdi. Ayran ve
limonata içiyordu. İki dilim ekmeği ayrana batırarak yiyordu. Yoğurt da
ayrıca yiyordu. “Kuru fasulyeye okulda alıştım” demiştir. Kışla yemeği, askerî yemek sayılmıştır kuru
fasulye. İkindi üzeri ekmeksiz bir bardak ayran içerdi.
Sofradan genellikle doymuş olarak değil, aç
kalkarmış.
Akşam yemeği: Akşam yemeğinin ayrı bir önemi var. Konuklarıyla
birlikte yiyordu. Devlet görevi akşam yemeklerinde devam ediyordu.
Omlet seviyormuş, özellikle gece geç saatlerde
acıkınca peynirli omlet yermiş. Sahanda yumurta da severmiş. Etli taze
bamya de sevdiği yemeklerden. Karnıyarık da severmiş. Onu pilav
karıştırarak yermiş.
Haşlanmış kuşkonmaz da sevdiği bir yemek. Enginarı
hiç yememiş. İstediği halde hiç yiyememiş. Hastayken enginar yemek
istemiş. Hatay’dan ısmarlamışlar. Fakat kendisi komaya girmiş ve
yiyememiş. Ara sıra fava denilen zeytinyağlı, limonlu bakla ezmesinden
istediği olurdu. Tatlılarla arası pek iyi değilmiş. Ama gül reçeli
severmiş. Kahveyi orta şekerli içermiş. 10-15 fincan içermiş. Hergün
40-50 sigara içermiş. Meyvalardan kavun seviyormuş. Kavrulmuş, tuzlu
leblebi, fıstık da sevdiği yiyeceklerden. Soğan, sarımsak, pastırma gibi
kokulu yiyecekleri sevmiyormuş. İçkilerden rakı ve bira içiyordu.
Sofrasında çeşit bol değilmiş. Köşkte hazırlanan yemekleri yiyordu.
Sarhoşluktan hiç hoşlanmadığı söylenmektedir.
Çocukluğunda annesinin yaptığı Selanik’in ıspanaklı
böreğini çok severmiş.
Seyahatlerinde gittiği yerlerde kendisine ikram
edilen yörenin yemeklerini zevkle yermiş. Ama bunlar O’nun sürekli
yediği yiyecekler değildi.
Kırşehir’de çorba, hindili pirinç pilavı, su böreği,
karışık turşu ve meyva ikramları ile karşılaşmıştır. Kırşehir’in su
böreğini çok beğenmiş.
Kaman’da sahanda yumurta, yoğurt, balbaşı, pekmez ve
meyva yemiş. Kızarmış tavuk, bulgur pilavı da orada ikram edilen
yemekler arasındadır. Kaman’da ikram edilen yoğurt ve pekmez karışımı
bir tatlı olan balbaşı pekmez dürüm ya da sokum biçiminde yufka ekmekle
yenir ki ****** bu yiyeceği de sevmiş.
Adana’da severek yediği yemekler şunlardı: Bamya
dolması, patlıcan hünkâr beğendi, güveç, sini köftesi, domatesli pirinç
pilavı, hanım göbeği tatlısı. Tarsus’ta baklava yemiş ve ayran içmiş.
Ayrıca çok miktarda marul yemiş.
Siroza yakalanıp halsiz düştüğü günlerde tatlı yemesi
gerektiğinde Yanya tatlısı ve irmik helvası çok hoşuna gitmişti.
Konya’da kendisine sedirler saç böreği ve Höşmerim
denen kaymaklı tatlı ikram edilmiş ve ****** bu özel yiyeceklerden
memnun kalmıştı. Özellikle belediye başkanının evinde hanımı bu
yemekleri O’na ikram etmiştir.
******’ün yemek ve kültür konusundaki yaşamını
günümüz açısından değerlendirecek olursak şu hususlara değinebiliriz:
Sofrada uzun süre oturmak geleneğini ******’te
görmekteyiz. Bugün çağdaş ülkelerde insanlar, sofralarda uzun zaman
oturmaktadırlar. Tartışırlar, eğlenirler, iş hallederler. ****** de
öyle yapmıştır. Sofrayı O, ülke sorunlarını çözümlemede bir araç olarak
kullanmıştır.
O’da bir Türk insanı olarak geleneksel Türk
yemeklerini sevmekte idi. Kuru fasulye ve pilav örneğinde olduğu gibi.
Bugün hepimiz bu yemeği severiz. Askerde de çok pişirilir bu millî
yemek. Bazı kimseler askerde bu yemeği çok yedikleri için askerlik
dönüşünde artık yemezler. Bıkmışlardır çünkü. Demek ki ****** bıkmamış.
Yemekleri fazla yememekle bu günkü çağdaş anlayışı
sürdürmüştür. Sağlıklı beslenmenin koşullarından olan az yemek,
******’ün de beslenme politikası olmuştur. Onun sofrasında bol çeşit
olmaması da bu hususu kanıtlar.
Geleneksel Türk içkisi olarak O’da rakıyı seviyor ve
leblebi, kavun gibi mezeler yiyor. Bunlar da O’nun geleneksel
yanlarından birisini oluşturuyor. Beslenmesinde Türk zevkinin egemen
olduğunu görüyoruz. Türk mutfağının yemekleri, mezeleri, tatlıları,
içecekleri ve meyveleriyle besleniyordu. Avrupa
mutfağının yiyecekleriyle beslenmemiştir.
O’nun döneminde devlet görevlilerinin sofralarında et
yemeği hemen hemen yoktu. Kebaplar, yağlı ağır yemekler yemiyordu.
Bazen tavuk ya da hindi yeniyordu. Anadolu’da halk eti Kurban Bayramında
görebiliyordu. Ülke yoksul durumda idi. Halkının et yemediğini ******
çok iyi biliyordu. Kendi sofrasında da bazen etli yemek oluyordu. O’nun
ülkenin bu yoksul durumunu göze aldığını ve bu nedenle de et yemediği
söylenebilir. Yemek sofrasında ve sevdiği yemeklerde daha çok sebze
ağırlıklı yemekler dikkati çekiyor.
Yemeklerdeki gelenekselliği sürdürmesi, O’nun
geleneksel Türk kültüründen kopmayışının bir kanıtıdır. Fakat O, her
konuda çağdaşlaşmayı amaç edinmişti. Ama bunu yaparken çağdaşlık ve
geleneksellik sentezi içinde, ulusal kimliğin korunarak çağdaşlığın
gerçekleştirilmesini istemesi, O’nun çağdaş bir devlet adamı oluşunun en
güzel göstergesidir.
Prof. Dr. Mahmut Tezcan

[Linkleri görebilmek için üye olun veya giriş yapın.]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
******’ün Beslenme Alışkanlığı (Yediği ve Sevdiği Yemekler)
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Online-Bilgi Yardımı :: Kültür - Sanat - Tarih - Biyografi - Şiir :: ****** Köşesi-
Buraya geçin: